Adana – Hatay
Herkese selamlar!
Aylar sonra klavyenin başına geçtim ve aylar önceki seyahatimi yazmaya karar verdim.Öncelikle Adana gezisi nereden çıktı ondan bahsedeyim. Kocaeli Cengiz Topel Havalimanında çalışırken hizmet verdiğimiz Türk Hava Yolları, performansımızdan dolayı operasyon departmanındaki ben, İlker ve Emrullah’a gidiş-dönüş yurt içi bilet hediye etti. Buradan THY yetkililerine selamlar, sevgiler 🙂
Emrullah bu hakkını daha sonra kullanmak istedi(Hatta şu an kullanıyor, Malatya’ya gitti) ben ve İlker de Mart ayında kullanmayı düşündük.
Planlamalarımızı yaptık, önce Adana’ya gidecek orada bir gün kalacak sonra da Hatay‘a geçecek oradan İstanbul’a dönecektik. 15 Mart gecesi(Yani 16 Mart sabahın çook erken saatleri) IST-ADA uçuşumuz. 18 Mart sabahı da HTY-IST uçuşumuz vardı. Giderken hiç zorlanmadık, Kocaeli’den trenle Bakırköy, oradan da Uber’le havalimanına geçtik. Uçuşa 2-3 saatimiz olduğu için TAV Lounge‘a gidip orada hem uyuduk hem yedik güzelce vakit geçirdik.
TAV’ın yani Atatürk Havalimanı’nın Lounge‘ını çok beğeniyordum, hem uygun hem de komforluydu. Yeni Havalimanında(İGA) bu tarz bir salon olmadığı için üzülüyorum 🙁
Sabaha karşı kapımıza gidip uçağa geçtik, uçağımız TC-JTL, çok yeni, çok güzel bir uçak. Acil çıkışta güzel bir şekilde uçtuk. İlker uçuş boyunca uyudu tabi 🙂 Bu uçuşum Atatürk Havalimanından 4. uçuşumdu. Diğer üçünü zaten biliyorsunuz, yazılarını paylaştım. Belgrad, Kayseri ve İzmir… Bu Atatürk Havalimanından son uçuşum olacaktı çünkü malumunuz 7 Nisan tarihinde yadigar Atatürk Havalimanı şu an çalıştığım yer olan İstanbul Havalimanı’na(İGA) taşındı.
Adana Şakirpaşa Havalimanına indik. Hafif ıslaktı yerler, yeni yağmur yağmış belli. Yorgunuz, uykumuz var. Çıktık havalimanından şehir merkezine gitmek için dolmuşa bindik. İşte o an farkettim Adana’da olduğumu 😀 Bir şehrin kültürünü, aksanını, huylarını öğrenmek istiyorsanız dolmuşa binmelisiniz…
Çok kötü geçen 20 dakikalık yolculuktan sonra indik, başladık yürümeye. Adana yeni uyanmış, çoğu yer kapalı. İlk durağımız tabi ki ismimi taşıyan meşhur Kazım Büfe!
Sabahın erken saatleri olmasına rağmen dükkan kalabalıktı. Buranın tostu da çok satılıyor, sütle birlikte tost alan çok kişi vardı. Fiyatı sanırım 8 TL idi. Bir büyük bardak muzlu süt alınca yanında orta boy muzlu sütü de hediye ediyor. Süt gayet güzel, hafif, kolay içimli. Yalnız bize biraz fazla geldi bir bardak anca içebildik. Hafif soğuktu belki ondan da içememiş olabiliriz.
Ardından küçük bir şehir turuna çıkalım dedik ve Seyhan Nehrinin çevresini gezelim dedik. İşte bu yıl Müslüm filmiyle dillerimizden düşmeyen meşhur Adana’ya Gidek Mi şarkısı eşliğinde Seyhan Nehri: Adana’ya Gidek mi
Sonra Optimum AVM’ye geçip biraz dinlendik ve bir şeyler içtik. Acıkmıştık ve bir şeyler yemek için güzel bir mekana gitmeye karar verdik. Önceden araştırdığımız mekanlar arasından meşhur Cik Cik Ali‘ye gidelim dedik.
Elimizde valizler, yağan yağmur altında sora soruştura Cik Cik Ali’yi bulduk. Eskice bir lokanta, buram buram et kokusu… Girdik oturduk, sipariş gelmeden Cik Cik Ali(mekanın sahibi) masamızı ziyarete geldi, kendini tanıttı Adana’da tek olduğundan bahsetti. Açıkçası ben ne mekanı, ne kebabı çok beğenemedim. Daha iyilerini yemiştim… Bu mekanı çok tavsiye ediyorlar, bence anlattıkları kadar yok. Yine de siz gidin kendiniz karar verin tabi. Adana’da hayran kaldığım bir lezzet var mıydı? Evet vardı, sabredin ona da geleceğim 🙂
İşte Ali Abimiz:
Ali Abi’ye teşekkür edip mekandan ayrıldıktan sonra biriyle buluşmak için Barajyolu‘na gittik. Adana’da okuyan, liseden tanıdığım, kardeşim, Taner Akdemir …
Adana’ya geldiğimi görmüş hemen ulaştı bana sağolsun, buluştuk bir buçuk gün birlikte takıldık.
Barajyolu çok güzeldi, daha genç kesimin olduğu, yeşili ve suyu bol bir yerdi. Manzaraya karşı oturup biraz kafamızı dinledik sonra da Sevgi Adası‘na doğru yola çıktık.
Sevgi Adası’na teknelerle geçilebiliyor. Biz de yürürken bi tekneciye denk geldik, biraz da pazarlık yaptık biniverdik gittik.
Onun fotoğrafını/videosunu bulamıyorum, silinmiş malesef 🙁
Sonraki durağımız Dede Kebap oldu. Dede diğer Adana mekanlarına göre biraz lüks kaçıyor çünkü Adana’da genellikle lüks aranmıyor lezzete bakılıyor. Fakat Dede hem tasarımı hem de mekan ve sunum itibariyle lüks bir yerdi. Girdik oturacak yer bulamadık çok kalabalıktı, biraz bekledikten sonra masamıza geçtik. Önden ara sıcak olacak makarna ve ıspanaklı pide getirdiler, ikisine de bayıldık hatta doyduk diyebileceğimiz kadar yedik 😀 Mekanı kesinlikle tavsiye ederim, güzel bir akşam yemeği yemek için ideal bir yer…
O tarafları biraz daha gezip otele yerleşmek üzere Seyhan’a yani merkeze döndük. Kaldığımız otelin ismini unuttum ama çok iyiydi. Yalıtımı, yatakları, temizliği, kahvaltısı mükemmeldi.
Ertesi güne dinç bir şekilde başladık. Kahvaltıdan sonra Taner geldi ve ilk işimiz Adana Böreğinin peşine düşmek oldu. Aradık taradık fakat bulamadık. Meğer Adana börekçileri akşama doğru açılıyormuş ve gece boyu çalışıyormuş. İzmit’te Ekiz Börek vardır o Adana usulü yapar, oradan alışmıştık çok sevmiştik Adana Böreğini ama yerinde yemek nasip olmadı işte. Bici Bici‘nin de tadına bakmak istedik ama onu da bulamadık tabi 🙁
Börekten umudu kesince nehir tarafına inip oraları dolaştık biraz. Sabancı Camii‘nin eşsiz güzelliğini bir de içinden gördük. İşte bir kaç fotoğraf:
Sonra duraklarımız Atatürk Evi Müzesi ve Sinema Müzesi oldu. Buralarda uzun süre vakit geçirerek hem dinlendik hem de her şeyi en ince ayrıntısına kadar inceledik.
Tabi bu esnada acıktık, Adana’da son öğünümüzü şöyle güzel bir yerde yapalım istedik. Arkadaşımızın tavsiyesiyle Kaburgacı Cahit‘e gitmeye karar verdik. Google’dan baktığımızda mekan kapalı gözüküyordu ama biz yine de risk alıp gittik. Dükkana girdik, Cahit Abi bize dünyanın en sıcak, en samimi karşılamasını yaptı. Hemen bahçede bi masa ayarlattı, oturduk sohbete başladık. Bir yandan da etler pişiyordu. Etler geldi sofraya, ilk lokmadan sonra bi duraksadık kaldık masaca. Böyle bir şey yok! Bir et böyle pişirilir abi, lezzet budur. Yani keşke tasvir edebilsem ama yazıyla mümkün değil inanın. Hipnoz adında özel bir ürünü var, ikinci kez sipariş verdik onu tadı damağımızıda kaldı diye. Hani derler ya Adana’ya kebap yemeye gidilir diye. İşte o bahsedilen kebap bu kebap! Diğer popüler mekanları direk es geçin, burayı mutlaka deneyin. Eğer benim o taraflara bir daha yolum düşerse gideceğim yer orasıdır, net!
Bizlerin videosunu çekip Instagram hesabında da paylaştı ve şahsi numarasını verdi. Bu yazı bittikten sonra ona göndereceğim tekrar teşekkür edeceğim ona 🙂
Cahit Usta‘ya veda ettik ve otogara doğru yola çıktık. Planladığımız gibi Hatay Havalimanından dönecektik İstanbul’a. 2 saate yakın bir yolculuktan sonra Hatay’a ulaştık. Hatay’da da bizi İlkokul arkadaşım İbrahim karşıladı. Sağolsun bizimle güzel bir şekilde ilgilendi, üniversiteyi gezdirdi, popüler yemeklerden yedirdi ve evinde misafir etti. Hatay’ı ayrıntılı bir şekilde gezemedik, bir gecemiz vardı sadece. Hatay’da her şey acı, ekmek bile biberli 😀 Demek ki alışmışlar, bana çok acı geldi tabi 🙂
Meşhur künefeden yedik, İlker şekerin hiç bir türünü tüketmeyen biri olarak sadece tadına baktı ve dondurulmuş künefe alıp İzmit’e götürdü 😀
Ülkenin en güneyindeydik. Vatanımıza en son katılan ve tam sınırda yer alan bir şehirde bulunmak farklı bir hissiyat katıyor.Daha önce Gökçeada’da bulunan en batı noktasında bulunmuş hatta orada yüzmüştüm. Güneyi de aradan çıkarttık, şimdi sırada en kuzey(Sinop) ve en doğu(Ağrı) var!
Ertesi gün sabah erkenden kalkıp Havaş’a bindik. Havaş’ta dikkatimizi çeken bir şey vardı. Sürücüsü kadındı. Aslında gayet doğal olan ve hiç şaşırmamız gereken bir olay fakat ülkemiz şartlarında garip geliyor. 50 kişilik otobüs kullanan kadını içimizden hem tebrik hem takdir ettik. Sonra ödeme yaparken fark ettik ki kadın Türk değilmiş, aksanına bakarsak Rusya/Ukrayna taraflarından olması gerek…
Havalimanına ulaşıp meslektaşlarımızı ve havalimanını biraz seyre koyulduk, Havalimanında Green Airport ibaresini görünce çok sevindik. Umarım ülkemizde Yeşil Kuruluş belgeli havalimanları artar ve hatta hepsi Yeşil Kuruluş olur…
Uçağımız vaktinden önce kapattı ve çok güzel bir sabah uçuşu oldu. Uçak en yeni 321’lerden biriydi, uçak içi eğlence(In-flight entertainment) sistemi vardı ve uçuşta hiç sıkılmadık.
İşte kalkıştan bir manzara:
Kalkışta Amik Ovası(Amik Gölü) manzarası
Ve instagram hesabımdan da paylaştığım İstanbul Atatürk Havalimanına son inişim 🙁 Yeni havalimanı personelleri olarak hala yeni alana alışabilmiş değiliz, Ata’yı çok özlüyoruz…
Ata’ya indiğimizde Kocaeli Havalimanından eski iş arkadaşımız Tarık ve Ömer ile görüştük, değerli abimiz Alper Abi de bize katıldı, Dernekten Şamil‘e de denk geldik. Bir kaç saat orada oyalanıp İzmit’e döndük.
Bu yolculuğumuz biraz yorucu, yıpratıcı olsa da keyifliydi ve bir çok tecrübe kazandık. İşler planladığımız gibi gitmediğinden Hatay’ı gezemedik. Adana esnafıyla, halkıyla pek anlaşamadık 🙂 Her şeye rağmen zamanında hayır duaları almış olacağız ki Allah bizleri iyi insanlarla karşılaştırdı…
Adana beklediğim gibi bir yer çıkmadı, biraz tehlikeli bir yer devamlı teyakkuzda gezdik, mekanlar biraz hijyensizdi açıkçası. Hatay’da keşfedilecek çok şey vardı fakat zaman yoktu. Geriye dönüp baktığımda olsundu, güzel tecrübe oldu…
*Bu yazım biraz geç geldiği için bazı ayrıntıları hatırlayamadım ve bazı görüntüler de silinmiş o yüzden instagramdan indirip öyle yüklemek zorunda kaldım, kusura bakmayınız 🙁
**Bir sonraki destinasyonum yurt dışı olabilir, bir kaç hafta içerisinde kariyerim adına önemli değişiklik olabilir. Hayırlısı diyelim
Evett efsane geri döndü diyelim, bu yazı yeni evimden, İstanbul’dan paylaştığım ilk yazıydı. Umarım devamı gelir ve bir daha arayı hiç bu kadar açmam..
Okuduğunuz için teşekkür ediyorum, herhangi bir sorunuzu yorumlar kısmında sorabilir, fikirlerinizi belirtebilir, eleştirebilirsiniz 🙂
Kendinize iyi bakın, kış geldi…
Görüşmek üzere 😉
2 thoughts on “Adana – Hatay”