Kapitalizmin Kısa Tarihi ve Günümüz Devlet Politikaları
Sanayi Devrimi; üretim bantlarının hızlanması, ulaşım ağlarının yaygınlaşması, ucuz iş gücü ve ucuz hammadde gibi etkenlerle Batı uygarlıklarında tarihe yön veren zenginlikler ve değişimler meydana getirmiştir. Özellikle sanayi şehirleri kurulması, liman kentlerinin önem kazanması ve iş gücüne ihtiyaç duyulmasıyla insanlar köyden kente akın etmiş ve o döneme kadar görülmemiş olan kadınların da istihdam edilmesi sağlanmıştır.
1929 Ekonomik Buhran ise özellikle Amerika’nın ihracat lideri olması; otomobil, yapı ve elektrikle çalışan makineler gibi yeni endüstrilerin ortaya çıkmasıyla talep yoğunluğunun yaşanması ve bu durumun özellikle borsada spekülatif hareket yaşanmasına neden olmuştur. Günümüzde bile Ekonomik Buhranın asıl nedenlerinden biri olarak o dönemde üretilen ürünlerin dayanıklı ve uzun yıllar kullanılabilir ürünler olduğu bu nedenle tüketicinin yeni ürünlere ihtiyaç duymadığı ve en sonunda yaşanan talep azlığı sonucunda ekonomik krizin yaşandığından bahsedilir. Amerika Liberal bir ülke olmasına rağmen o dönemde sadece 200 şirket Amerikan ekonomisinin %50’si üzerinde söz sahibiydi, bu şirketlerden herhangi birkaçının iflas etmesi bile aslında ekonominin temellerini sarsabilirdi.
Ekonomik Buhranın bir diğer sebebi olarak başkan Hoover yönetimi de gösterilmektedir. 1920’lerde hüküm süren liberal ekonomi anlayışına göre başkan Hoover ekonomiye devlet müdahelesi yapılmasını uygun görmemiştir.
Ekonomik Buhranın sonunda 50 milyon insan işsiz kalmış, I. Dünya Savaşı’nda yara alan küçük şirketlerin birleşmesiyle oluşan tekeller iflas etmiş, İngiltere Amerika’dan Pound’un değer kazanması için altın borcu almış, tarım ürünleri %40-%50 değer kaybetmiş ve sanayi ile liman şehirlerinde büyük bir sefalet yaşanmıştır.
İngiliz İktisatçı John Maynard Keynes ise 1929 Büyük Bunalımı’ndan çıkış için geliştirdiği model ile günümüz ekonomi politikasının temellerini atmıştır. Ekonominin kendiliğinden dengeye geleceği ve uzun vadede ekonominin kendisini düzelteceğini beklemek anlamsızdır. Keynes “Uzun vadede hepimiz öleceğiz.” değişiyle kendi düşüncesini kısaca belirtmiştir.
Keynes ekonominin zayıfladığı dönemlerde devletin ekonomiye müdahale etmesi ve ekonomiyi canlandırmak için hamleler yapılması gerektiğini savunmuştur.
Keynes’e göre kapitalist sistem çarklarını döndürmek için insanların kazandıkları gibi harcamaları da gerekiyordu. Bu düzene göre harcanan parayla arz artacak bu da piyasada büyüme getireceği gibi insanların gelirlerine de katkı sağlayacaktır. Fakat bu durumda Keynes insanların geliri arttıkça harcanan ve kazanılan para arasındaki farkın artacağından, dolayısıyla bu durumun da bir krizi tetikleyebileceğinden İstihdam, Faiz ve Para Genel Kuramı kitabında bahsediyor. Aradaki farkın kapanması için yapılabilecek en mantıklı şey Keynes’e göre insanları yatırım yapmaya teşvik etmek ve insanların inandıkları, güvendikleri girişimlere para yatırmalarını sağlamak. Böylelikle insanlar hem birikimleriyle para kazanırken hem de bu para ekonomiye bir nevi can suyu oluyor.
Özetlemek gerekirse devlet kapitalist düzeni düzenlemelidir fakat bunu yaparken belirli ölçülere tabii olmalıdır. Son iki aydır yaşadığımız pandemi sürecinin ilk haftalarında Amerikan borsası olan S&P endeks rekoru kırmış, bu ralliyi ülkemiz borsası BİST100’de tarihinde ilk kez 120 bin puana ulaşarak takip etmişti. Ardından virüsün etkileri, tedavi süreci ve yayılma hızının belirsizliği nedeniyle ekonomik bir terim olan ve krizlerde çokça dile gelen “Cash is King” terimi yine bu dönemde duyulmaya başladı ve yatırımcılar hisse senetlerini, altın, gümüş ve Bitcoin gibi değerlerini nakite çevirdi. Kara Perşembe’den daha hızlı bir düşüş yaşayan New York borsası yanısıra Bitcoin 10 bin dolardan 3 bin dolar seviyesini sadece bir günde gördü. Amerikan borsalarında yaşanan bu düşüş tüm dünyayı etkisi altına almışken Amerikan Merkez Bankası (FED) sınırsız para basma sürecini başlattı ve faizleri eksi seviyelere çekti. Yaşanan bu iki aylık süreçte S&P endeksi bu ödevi hazırlarken rekor seviyesinin sadece birkaç yüz altında işlem görüyor, peki yaklaşık iki aydır tüm işletmeler kapalı, kargo uçuşları dahil iptal (insani yardım ve sağlık malzemeleri hariç) ve insanlar evlerindeyken bu nasıl mümkün olabiliyor ve bu durumda nasıl yatırım yapabiliyorlar? Eğer Amerika gerekli olduğu takdirde piyasalara müdahale etmeseydi ve müttefiklerine swap kanallarını açmasaydı Kara Perşembe’den daha hızlı değer kaybeden endeksin sadece iki ayda toparlaması ve yatırımcıların böylesi bir durumda bile hala yatırımlarına devam edebilmeleri söz konusu olamazdı. Ülkemizde bile herhangi bir swap anlaşması olmamasına ve yabancı yatırımcılar ülkemizden sürekli çıkmasına rağmen Bist100 endeksi iki ayda 20 bin puan arttı. Bunun altında yatan nedenlere bakacak olursak; faizin %6,50 seviyesine inmesi ve hala faiz indirimi beklentileriyle insanların mevduat hesaplarından kazançlarının enflasyon etkisi ile küçülmesi, borsada bazı hisselerin önemli oranlarda prim yapması, altın ve döviz alımlarında valör uygulanması ve %1+%0,1’lik vergi alınması ile emtia ve altın alımlarında yatırımcının masraflarının artması üzerine özellikle küçük yatırımcılar her gün borsaya giriş yapmaktadır. Ayrıca sadece iki günde yaşanan Türkiye’nin İsrail’e hava sahası izni vermesi, İstanbul Havalimanı’nda İsrail ve Türkiye dostluğu vurgusu yapılması ve Amerika’nın savaş ilan ettiği Libya devrik liderinin Türkiye’nin başarılı operasyonlarıyla Türkiye’ye savaş ilan etmesi vix endeksini (Korku endeksi olarak geçer, yatırımcı bu endekse bakarak ülkeye yatırım yapma kararı alır.) önemli derecede azaltmıştır ki bu ekonomi açısından çok önemli bir gelişmedir.
Bir diğer müdahale aracı ise devlet destekli kredi ya da geri ödemesiz para verilmesidir. Pandemi sürecinde birçok Avrupa ülkesi, Amerika ve Japonya tüm vatandaşlarına geri ödemesiz pandemi desteği sağladı, Türkiye ise maddi durumu yeterli olmayan vatandaşlarına yardımda bulunduğu gibi kredi desteği verdi. Bu süreçte Almanya hükümeti ağır darbe alan havayolu şirketi Lufthansa’nın hisse senetleri satın alarak hem yatırım yaptı hem de ülkenin en büyük şirketlerinden birini batmaktan kurtardı. Bizim ülkemizde ise Varlık Fonu şimdilik sadece devlet bankası olan Vakıfbank’ın hissedarı olduğunu açıkladı.
Kısacası ülkeler kapitalist düzene elbette müdahale etmek zorundadırlar fakat bunu gerekli olan durumlarda ve sadece ekonomik açıdan değil, ülkenin siyasi ve demokratik kanallarından da yapmak zorundadırlar. Ekonomiye sürekli müdahale edilmesi günümüz dünyası ve borsalarda iyi karşılanmadığı gibi yapılacak en ufak yaptırım ya da uygulamada ekonominin ağır darbeler alabileceği göz önüne alınmalıdır. Amerika ve Çin ticaret savaşı bunun en güzel örneğidir.
One thought on “Kapitalizmin Kısa Tarihi ve Günümüz Devlet Politikaları”