Paranın Geleceği: Bitcoin

Merhaba, ben Tuncay, çok kıymetli dostum Kazım’ın severek takip ettiğim blog’una biraz gecikmeli de olsa bu yazıyla birlikte konuk oluyorum. Okumaya başlamadan önce dikkat: Bu içerikte “finansal devrim” yerleştirme mevcuttur! ?
Eminim internetle içli dışlıysanız (artık internetsiz yaşayabilen kaldı mı bilmiyorum) Bitcoin ve kripto para kavramlarına ilişkin en azından birkaç şey duymuşsunuzdur. Artık tam anlamıyla Bitcoin’in ne olduğu hakkında soru işaretlerini yok etmenin zamanı geldi.
En basit tabirle Bitcoin, değer transferinin üçüncü bir kişiye ihtiyaç duymadan eşten eşe (peer-to-peer) gerçekleştirilmesine olanak sağlayan dünyanın ilk kripto para birimi. Bitcoin günlük hayatımızda kullandığımız kağıt parçalarının aksine hiçbir kişinin, kişilerin, kurumun, merkez bankasının ya da devletin kontrolünde değil. Bitcoin’in çok kısa bir sürede geniş kitlelerce benimsenmesinin nedeni bu.
Peki Bitcoin, hiçbir kişi ya da kurum tarafından kontrol edilmiyorsa bu devrimsel buluşun arkasında ne var? Açıklayayım: Bitcoin ağındaki tüm işlemler Blockchain adı verilen bir defterde saklanır. Bu defteri günlük hayatımızdaki bakkal defterlerine benzetmek yanlış olmaz. Elbette aklınızda bu defterin kaybolması durumunda Bitcoin’in yok olacağı düşüncesi var ancak durum pek de öyle değil. Blockchain de Bitcoin gibi devrimsel bir yeni nesil finansal teknoloji. Bitcoin ağında yapılan işlemler Blockchain’de sadece tek bir defterde değil dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca katılımcı tarafından dağıtık defterlerde kaydedilir.
Peki bu katılımcılar kimler? Neden Bitcoin verilerini kaydetmek için zaman ve enerji harcıyorlar? Cevap basit, katılımcılar, yani Bitcoin madencileri, ağdaki işlemleri kaydetmeleri ve onaylamaları karşılığında ödül olarak Bitcoin kazanır. Bu madenciler aynı zamanda yeni Bitcoin’lerin üretimini de gerçekleştirir. Bu sayede Bitcoin’de işlemler, hiçbir aracıyla ihtiyaç duymadan kişiler arasında gerçekleştirilebilir.
Örneğin dünyanın diğer ucundaki bir arkadaşınıza Western Union ile $1,000 dolar göndermeniz için 75 dolar ödemeniz gerekirken Bitcoin’le aynı transferi 1 dolardan daha düşük bir işlem ücretiyle gerçekleştirebilirsiniz. Ayrıca Western Union’da aynı işlem saatler hatta günler sürebilirken Bitcoin’de ise aynı işlem dakikalar içerisinde gerçekleşir.
The Economist dergisinin 1988 yılındaki kapak fotoğrafı.
İnsanların Bitcoin’le ilgili kafa karışıklığı yaşadığı diğer bir konu da Bitcoin’in kimin tarafından geliştirildiği. Bitcoin, Satoshi Nakamoto adlı kişi veya kişiler(?) tarafından yaklaşık 12 yıl önce, 31 Ekim 2008’de “Bitcoin: Eşler Arası Elektronik Nakit Sistemi” adlı teknik makaleyle tanıtıldı. 2009’da Bitcoin’i piyasaya süren Satoshi Nakamoto, 2011’de Wikileaks ve Silkroad skandalları nedeniyle okların kendisine ve Bitcoin’e yönelmesinin önüne geçmek için ortadan kayboldu. Yıllardır kim olduğuyla ilgili ortaya çeşitli komplo teorileri atılsa da Satoshi Nakamoto, gizliliğini korumayı başardı. Bu zekice hamle sayesinde insanlar Bitcoin’in arkasındaki isime değil doğrudan Bitcoin’e odaklanabiliyor.
İnsanların Bitcoin’e bu denli bağlı olmalarının sebebi sadece 75 dolar yerine 1 dolar komisyon ödemek değil. Bitcoin, çok daha geniş kapsamlı bir mantalitenin ürünü olarak Satoshi Nakamoto tarafından geliştirildi ve insanlığa armağan edildi. Bu nedenle birçok insan gibi benim için de Bitcoin, bir paradan, bir yatırım aracından daha fazlası. Hatta bu devrime tanıklık ettiğimiz için kendimizi şanslı kabul etmeliyiz.
Bitcoin’in adı sürekli kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla anılsa da durum pek de öyle değil. Satoshi Nakamoto da bir kriminal değil zaten. Bu iddiaların kasıtlı olarak çıkarıldığı da aşikâr çünkü Bitcoin’e zarar verebilecekleri tek yol bu, Bitcoin, engellenemez kısıtlanamaz.
Bitcoin’in bu denli kötü gösterilmesinin sebebi Bitcoin’in varoluş amacında gizli. 2008 Finansal Krizi’ne bir tepki olarak Satoshi Nakamoto tarafından geliştirilen Bitcoin, paranın kontrolünü tekrar kullanıcısına geri veriyor ve finansal kuruluşları, bankaları ve hatta hükümetleri aradan çıkarıyor. Bankadaki paranız sizin değil, hatta paranız gerçek değil. Ancak karşılıksız basılan itibari para birimlerine karşın Bitcoin tamamen gerçek. Bitcoin’in değeri arz talebe bağlı olarak değişiyor.
2008’deki krizi hatırlamasam da küresel finansal sistemin bu krizden büyük yara aldığını açık yüreklilikle söyleyebilirim. Ancak benim yaşım gereği hatırlamamam bizden önceki nesillerin bu krizi unuttuğu anlamına gelmiyor. Bu nedenle 2008 benim için geleneksel finansal sistemin çöküşü anlamına geliyor. Kim bilir belki de ileride dünya finansal sistemini Bitcoin’den Önce (BÖ) Bitcoin’den Sonra (BS) olarak tanımlarız.
2008 Finansal Krizi’nin yarattığı çöküş, güçlü finansal kurumları liderliğinde oynanan oyunda tüm dünya halklarının sadece bir piyondan ibaret olduğunu acı bir şekilde gösterdi. Bankaların güvenilmez olduğunu, para politikalarının ise sadece güçlü olanı desteklediğini kanıtladı. Satoshi Nakamoto’nun Bitcoin ağındaki ilk blok olan Genesis’de bıraktığı bu gizli not da 2008 Finansal Krizi’ne ve sisteme yönelik ağır eleştiri içeriyor.
“The Times 03/Jan/2009 Chancellor on brink of second bailout of banks”
“Şansölye, bankalar için ikinci kurtarma planının eşiğinde”
Bitcoin’e ilişkin düşüncelerimi paylaştığım bu içerikte sözlerime son verirken birkaç şeye de değinmeden geçmek istemiyorum. Her ne kadar Bitcoin, insanlık için harika bir hediye olsa da kusursuz değil. Kripto paraların henüz 12 yıllık bir tarihi var, bu nedenle spekülasyonlara ve manipülasyonlara oldukça açık. Sadece dakikalar içerisinde %50 yükselip düşebilir. Bu risk tüm itibari paralarda ve geleneksel yatırım araçlarında olduğu gibi Bitcoin’de de var. İşte itibari para birimleri gibi Bitcoin’in de tek kusuru bu(!)
Bu yazıyı Bitcoin’i anlamanın Bitcoin’e yatırım yapmaktan çok daha önemli olduğu düşüncesiyle hazırladım. Zira anlamadan yatırım yapmak da kumar oynamaktan farksız sayılmaz.
Hepsi bu kadar! Okuduğunuz için teşekkürler, eğer sorunuz varsa yorum bırakırsanız cevaplayacağımdan emin olabilirsiniz.