A’dan Z’ye Sırbistan Seyahatim !
Bu yazımda sizlere Sırbistan seyahatimin detaylarını anlatacağım ..
Birkaç başlık altında yazacağım :
1-Neden Sırbistan?
2-Nerede Konakladım?
3-Nereleri Gördüm?
4-Ne Yedim Ne İçtim?
5-Ne Kadar Harcadım?
1- Neden Sırbistan ?
Gezmeyi, araştırmayı, keşfetmeyi seven bir yapıya sahibim. Fırsat buldukça yeni yerler görmeye çalışıyorum. Sırbistan maceram ise şöyle başladı çalıştığım şirket(Çelebi Haba Servisi) ile Atlasglobal ile bir Pass bilet anlaşması yaptı. Çalışanlara çok uyguna uçak bileti imkanı tanıdı. Ben de bu fırsatı değerlendirmek istedim. Yurt dışı destinasyonları araştırdım, vize istemeyen bir ülkeye gitmek istiyordum. Ukrayna ve Sırbistan arasında kaldım(aslında çok kalmadım) ve Ukrayna’ya kimlik ile girişin serbest olduğundan beri duyduklarımı değerlendirerek Sırbistan’ı seçtim.
Nereye gideceğim belliydi fakat ne zaman gidecektim? Takvimi açtım ve 3-4 günlük boşluk aradım. İşim , okulum ve sosyal faaliyetlerim nedeniyle o kadar zor oldu ki o boşluğu yakalamak anlatamam. Nihayet kendime boşluk buldum şefimden bir günlüğüne izin alıp bilet işlemlerini başlattım. İhtiyacım olan bir bilet bir pasaport ve bir hosteldi. Daha önce giden arkadaşımdan hostel önerisi aldım fakat Booking.com da kontrol ettiğimde hostelin restorasyonda olduğunu gördüm. Küçük bir araştırmayla çok ucuza çok “Sweet” bir hostel buldum.
Uçuş günü geldi Atatürk Havalimanı’na gittim, apron kartımı göstererek ‘Pass‘ yolcu olarak biniş kartımı aldım. Yeri gelmişken bahsedeyim Pass yolcu şirket personeli veya personel yakını statüsünde uçar ve eğer uçakta müsait koltuk varsa uçuşa katılabilir yani koltuk garantisi yoktur. Uçak tam dolu olur da uçamam diye korktum ama kontuarda sorduğumda uçağın oldukça boş olduğunu öğrendim 🙂 Boarding saati geldi kapıya gittim, meslektaşlarıma iyi çalışmalar dileyerek uçağa geçtim. Uçak A320 idi, açıkçası 320 de uçmayı pek sevmiyordum(Çünkü Boeingciyiz) Koltuk numaram da 30F idi. Uçağı şöyle bir süzdüm , oradaki postabaşı ile kısa bir muhabbet ettim ve uçağa bindim.
Uçağa binerken Çelebi apron kartım boynumda asılıydı, amire merhaba diyip koltuğuma doğru yürümeye koyuldum ki amir bana hiç yaşamadığım bir tecrübeyi yaşatacak bir teklifte bulundu : Seni bussinessa alayım mı? Ben ise önce şaşkınlık sonra da mutluluk ile eğer olabilirse sevinirim amirim dedim , bugün bussiness boş istediğin koltuğa oturabilirsin dedi . Yüzümde gizlemeye çalıştığım sırıtmayla birlikte 1A ya yerleştim . Daha önce hiç bussiness uçmamıştım. Bussiness yolculara check-in yapmış, bussiness bölümlü uçaklara binmiş fakat hiç bussiness sınıfında seyahat etmemiştim. Çok mutlu oldum gerçekten. Şimdi diyeceksiniz ki “Bussiness dediğin nedir ya, herkes aynı yere gider uçak düşünce de herkes ölür” ama öyle değil arkadaşlar gerçekten bussiness farklı 😀
Oturdum perdeler kapandı, uçağımız kalktı filan kısa bir süre sonra ikram servisi başladı. Kabin memuru arkadan başlayarak servis yapmaya başladı en son da bana gelip bir tost ile bir bardak kola ikram etti. Ben tam “Ulan bu tostu kolayla aynı zamanda bitirebilirmiyim acaba?” diye düşünürken kahraman amir ordan atıldı ve “Ben sana sıcak yemek ikramı yapıcam” dedi. İçimden hobaa dedim olabilir mi gerçekten böyle bir şey ? Çıkardı yemekleri Somon var noodle beef var hangisini istersin dedi. Somon yesem mi taze midir acaba, Noodle makarna değil miydi ya diye düşünürken “Noodle Beef iyidir ondan vereyim sana” dedi amir, bende başımı sallamakla yetindim. Masama bir örtü serdi ve servise başladı. O kadar çok yemek geldi ki masama sığmadı ..İkram bu şekilde arkadaşlar. Kola, tost ve fındık ekonomi için verilen ikram gerisi Bussiness ikramı, birde bunlara ilaveten Noodle tabağı vardı o kadraja sığmamış 🙂 İkramın tadı nasıldı diye sorarsanız bi değişik geldi bana bilemiyorum herhalde alışık olmadığım için pek sevemedim 😀
Ayıp olmasın diye tüm ikramı yedim, masam toplandı filan açtım kitabımı okumaya başladım. Tam kitabın derinliklerine inmişken bir ikram daha geldi: Kuruyemiş (badem,fındık) tabağı ve cam bardakta içecek .. Teşekkürler ettim ve kitabımı okurken bir yandan atıştırıyor bir yandan da bembeyaz bulutlarla kaplı gökyüzünü izliyordum. Daha kuruyemişim bitmeden hop bir ikram daha:
Harbiden de bu Bussiness bi acayip diye içimden geçirdim. Frambuazlı Cheesecake gerçekten başarılıydı. Bu arada o bardaktaki şarap değil kola arkadaşlar pepsi .. Kabin amiri çok güzel bir kıyak yapmıştı nasıl karşılık verebilirim diye düşündüm. Tabi ki kuralları bilen , ekibin işini kolaylaştıran efendi bir yolcu olmam onlar için yeterliydi fakat ben de bir güzellik yapmak istedim. Hemen çantamı karıştırdım , çantamda derneğimizin(Herkes İçin Havacılık Derneği) kitap ayracı ve takvimi vardı uçuş sonunda tekrardan minnettarlığımı bildirerek onlara ürünlerimizden hediye ettim.
2-Nerede Konakladım
Uçaktan ayrıldım daha körükten çıkmadan polis durdurdu ve bana ne için geldiğimi , nerede kalacağımı, ne zaman döneceğimi sordu hepsine soğukkanlılıkla cevap verdim ve belgelerimi gösterdim bir problem olmadı (neden olsun ki?) yoluma devam ettim. Havalimanından çıktığımda taksiye mi binsem A1 isimli otobüsle mi gitsem diye düşünürken karşıma Atlasglobal’in ücretsiz servisi çıktı o da sürpriz oldu bana 🙂 Servisle şehir merkezine gittim ve önceden indirdiğim Belgrad haritasını kullanarak hostelimi buldum. Kapıdan içeri girer girmez resepsiyonistin(keşke yerine kullanabileceğim Türkçe bir kelime olsa) sıcaklığıyla karşılaştım benimle o kadar iyi ilgilendi ki tüm yorgunluğumu unutup mutlu oldum .
Hostelin ismi “Hostel Home Sweet Home” Booking.com dan araştırırken gördüm bu hosteli puanı oldukça yüksek ve yorumlar çok iyiydi ben de burayı seçtim , iyi ki de seçmişim 🙂 Çok temiz bir hostel odalardan ortak alanlara kadar her yer devamlı temizleniyor . Resepsiyonistlerin hepsi çok yardımsever . Hostel’in sahibi Damir Türkleri çok seviyor ve biraz Türkçe biliyor . Hatta Türkler için mutfakta devamlı Türk çayı ve Türk Kahvesi bulunduruyor(Bazen filtre kahve makinesinde yanlışlıkla Türk kahvesi demliyorlar ama olsun). Hostelde ilk sabahımda mutfakta kahve doldururken “günaydin güzel arkadaş” diyince şok olmuştum 🙂 Konumu da çok iyi her yere yürüyerek 10 dk . Fiyatı da çok uygun ben 4 gece için 170 TL ödedim . Herkese şüphesiz tavsiye ederim
3-Nereleri Gezdim ?
Şimdi de gezi faslına geçelim ..
İlk Gün :
Hostelde ilk gecemde Anastasia ve Oscar adında iki yabancı ile tanıştım . Kısa sürede kaynaştık ve ertesi sabah saat 10:00 yapılacak olan ücretsiz şehir turu için sözleştik . Ertesi sabah birlikte kahvaltı ettik ve yola çıktık . Tur Republic Square‘den başlayacaktı , oradaki tur liderini bulduk ve kısaca bilgi aldık. Tur lideri sabah 10:00 daki turda şehrin alt kısmını geziyoruz Kalemegdan tarafına gitmiyoruz diyince tura katılmadan gezme kararı aldık . İlk durağımız Kalemegdan oldu . Burası için methiyeler duymuştum gerçekten doğruymuş . Tuna ve Sava nehrinin birleştiği yerde bulunan Kalemegdan’da zamanında Türklerin de saldırdığı bir surlar bulunuyor . Kalemegdan çok büyük bir meydan içerisinde müzeler , restoranlar, konaklar var . Birçok kapısı var hatta kapılarından birinin adı ‘ Stambol Kapija ‘ yani ‘ İstanbul Kapısı ‘ . Orada gezerken her yerde atalarımızın izlerini gördüm ve çok duygulandım . Bir zamanlar o toprakların bizim olduğunun hayali bile çok güzeldi . Tuna Nehrini izlerken tabi ki “Plevne Marşı”nı dinledim . Instagram hesabımda bununla ilgili bir video var izlemenizi tavsiye ederim . Dediğim gibi Kalemegdan büyük bir yer oraya bir gün ayırsanız yeridir . İşte Kalemegdan’da Anastasia tarafından çekilen bir fotoğraf :
Bu da Kalemegdan’ın kapılarından biri :
Kalemegdan’da turladıktan sonra durağımız Saint Sava Katedrali oldu. Kısaca Aziz(Saint) Sava’dan bahsedecek olursak, kendisi 12.yüzyılda yaşamış ve Ortodoks klisesini kurmuş saygın bir din adamıdır. Balkanların en büyük Ortodoks Klisesine ve Belgrad’daki Tuna Nehrinin kollarından birine adı verilmiştir. Saint Sava Katedrali neredeyse Belgrad’ın her yerinden görülebiliyor. Mimarisi hafif Ayasofya’yı andıran Katedral gerçekten görülmeye değer bir yer.
Burayı da gezip gördükten sonra durağımız Posta Binası oldu. Anastasia binayı görünce “Rus yapımı bu dedi”, nedenini sorduğumda bana: Üstünde Kiril alfabesinde Rusçadaki Posta kelimesine çok benzer bir yazı yazıyor ve mimarisi tam bir Rus tarzı dedi. (Fotoğrafı instagram hesabımda)
Sonra Meclis Binasına gittik. Orada dikkatimi çeken binanın önündeki pankartta birkaç ülkenin bayrağının üstünde çarpı işareti olmasıydı. Amerika ile ilgili Nato ile ilgili eleştiriler yer alıyordu. Meclis binasının kapısına doğru yürüdük tam içeri girecektik ki takım elbiseli bir izbandut gelip buraya giremezsiniz dedi. Giremezdik tabi orası meclis binasıydı unutmuştuk 🙂
Gezimize sabah 9 da başlamıştık ve saat 15’e yaklaşıyordu. Anastasia işi ile ilgili bir mail atması gerektiğini bu yüzden hostele dönmek zorunda olduğunu söyledi. Ben de tek devam ettim, durağım Nikola Tesla Müzesi idi. Nikola Tesla’yı çok severim gerçekten bugün teknoloji bu seviyedeyse onun katkısı çok büyüktür. Sırplar tarafından da sevilen ve havalimanına ismi verilen Nikola Tesla Sırp asıllıdır. Müzeye vardığımda çok şaşırdım, çünkü müze sıralı evlerin bulunduğu bir sokakta klasik bir bina şeklindeydi ve çok küçüktü. Neden özenip daha güzel bir müze kurmamışlar diye sorguladım içimden. Müzeye girdim biletimi aldım ve İngilizce müze turunun başlamasını bekledim. Müzede saatte bir tur düzenleniyordu turlar Sırpça ve İngilizce yapılıyordu. Tura başlamadan önce bir odada oturtup Tesla hakkında 10 dakikalık bir video izletiyorlar. Sonra sırasıyla icatların tanıtımını yapıyorlar bazı icatları çalıştırıyorlar. Müzeye giriş ücreti 500 dinar, kesinlikle Tesla için değer. Şimdi sizlere Tesla’nın en önemli icatlarından biri olan Tesla Bobini deneyinin videosunu paylaşıcam. Linke tıklayarak izleyebilirsiniz —> tesla deneyi . Ben biraz arkada kaldığım için o lambalardan tutamadım ama eğer oraya giderseniz o lambalardan birini tutun 🙂 Ayrıca twitter ve instagram hesaplarımdan müze hakkında diğer paylaşımlarımı görebilirsiniz.
Her yere yürüyerek gittiğim için aşırı yorulmuştum, hostele geri döndüm. Anastasia ve Oscar hostelden ayrılıp Bulgaristan’a gideceklerdi onlarla vedalaştım. İstanbul’a geleceklerini söylediler ben de gelirseniz mutlaka haber verin sizi ben gezdireceğim dedim. Mail adreslerini aldım ve uğurladım. Biraz dinlendim sonra tekrar dışarı çıktım biraz etrafı turladım, akşam yemeği yedim. Tam hostele dönerken kulağıma bir müzik sesi çarptı. Hostelin karşısında bir kafede canlı müzik vardı. İçeri girip biraz canlı müzik dinledim. Cover dinlemeyi çok severim, solistin okuduğu parçaları ve sesini çok beğendim. Kafenin adı Balkanska, işte canlı müzikten bir kesit —> balkanska . Ertesi gün için Novi Sad‘a gitmeyi planlıyordum. Damir’den Novi Sad’a nasıl gidebileceğimi öğrendim ve uyudum..
2.Gün
Erkenden uyanıp duş aldım ve yola çıktım. Novi Sad’a otobüsle gidip trenle dönmeyi planlıyordum. 610 dinara otobüs bileti aldım. Yolculuk bir saatten biraz fazla sürdü. Yollar çok güzeldi her yerde tarlalar yeşillikler. Yolculuk boyunca hiç sıkılmadım.Otobüsten inip terminalden dışarı çıktığımda şöyle hoş bir manzarayla karşılaştım :
Novi Sad çok nezih bir şehir. Halkı çok iyi, yiyecekleri çok güzel ve benim en çok hoşuma giden herkes bisiklet biniyor. Tuna Nehri bu şehirden de geçiyor dolayısıyla mükemmel manzaralara sahip. Tuna nehrinin kenarında yürüyerek huzur depolayabilirsiniz.
Nehir kenarında rastladığım bu heykelde bir hüzün sezmiştim fakat ne olduğunu sonradan öğrendim. 2. Dünya Savaşı anısına dikilen heykelmiş. Sırbistan birçok savaşa tanık olmuş bir ülke bu yüzden savaşın etkilerini insanlarda ve eserlerde görebilirsiniz.
Novi Sad’ın güzel sokaklarında kaybolduktan sonra ve güzel dondurmalarından yedikten sonra nehri katederek Petrovaradin Kalesine çıktım. Biraz yol tırmanmanız gerekiyor eğer benim gibi balkanların soğuk olacağını düşünüp kalın, uzun kollu kıyafetlerle giderseniz biraz rahatsız olabilirsiniz 🙂 Kalenin giriş orta kısmında bir saat kulesi var etrafında ise hediyelik eşya satan seyyar satıcılar var. Burada şehrin ve Tuna Nehri’nin manzarasını izleyebilir ve restoranda manzaraya karşı birşeyler yiyebilirsiniz.
Burayı da doya doya gezdikten sonra Belgrad’a dönmek için tren garına gittim. Trenin hareket etmesine saniyeler kala biletimi alıp trene bindim ve yolun tadını çıkardım. Hostele döndüğümde çok yorgundum hemen yatıp uyudum.
3.Gün
Artık çoğu yeri gezmiş görmüştüm, “Bugün kendimi fazla yormayayım sakince takılayım” dedim. Tabi ki de öyle olmadı 😀 Toma adında meşhur ‘Pekara’da kahvaltı yaptıktan sonra kulaklığımı takıp sindire sindire dolaşmaya başladım. Sonra aklıma daha önce Belgrad’a gelen bir arkadaşımın tavsiyesi geldi. Bisikletle Ada Ciganlija’ya gidecektim. Nehrin kıyısına indim ve bir bisiklet kiraladım. Nehir boyunca manzarayı izleye izleye adaya doğru sürdüm. Ada karaya bir köprüyle bağlı, adanın içerisinde spor sahaları, piknik alanları, restoranlar var. Belgrad halkı spora düşkün, herkes spor yapıyor(sanırım bu yüzden fitler). Orada yaklaşık 2 saat geçirdikten sonra nehir boyunca ağırdan sürerek geri döndüm. Şehir merkezinde birkaç hediyelik eşya aldım ve hostele döndüm. Biraz dinlendikten sonra akşam yemeği için dışarı çıktım, meşhur Cevapcici’yi denemek istedim. Ayrıntılarını Ne Yedim Ne İçtim bölümünde anlatacağım. Oradan ‘Corba‘ adında bir kafeye geçtim. Genelde rock müzikleri çalan kafede fiyatlar uygundu ve ortam çok güzeldi, tavsiye ederim. Belgrad’da gece hayatı ve barlar çok iyi. Ben pek o sularda yüzmediğim için tavsiye veremiyorum ama internetten araştırabilirsiniz 🙂
3. gün diğerlerine kıyasla sakin geçti. Hostele geçip kitap okudum ve uyudum.
4.Gün
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Bu mısraları içimden okuyarak dönüş hazırlığı yapıyordum. İçimde buruk bir hüzün vardı. Ülkeme döneceğim için mutluydum, beni bekleyen bir sürü iş vardı ama Belgrad’ı hiç bırakmak istemiyordum. Hostel’den check-out yaptım. Damir “İstersen servis saatine kadar burada bekleyebilirsin veya eşyalarını burda bırakıp gezebilirsin” dedi. Ona ne kadar teşekkür etsem az. Eşylarımı bıraktım ve son kez bu güzel şehri gezmeye çıktım. Balkanlar kendini göstermiş hava soğumuş ve yağmur başlamıştı. Tüm bunlara rağmen kendimi dolaşmaktan alıkoyamadım.
Cumhuriyet Meydanındaki bu abimiz eliyle İstanbul’u işaret ediyormuş. Ve tabi ki #herkesicinhavacilikheryerde .. Son kez görmek istediğim yerleri görüp tatmak istediğim yemekleri tattıktan sonra hostele döndüm Damir’le vedalaşıp Atlasglobal’in havalimanı servisinin kalkacağı Slavia Square doğru yürümeye koyuldum. Sırbistan’a gelirken yüzüme gülen kader dönerken gülmedi nedense. Tam saatinde ve yerinde olmama rağmen Atlasglobal servisi gelmedi, ben de mecbur A1 ile havalimanına gittim. Havalimanına elimi kolumu sallayarak girdim(Keşke ülkemizde de böyle olsa) ve check-in işlemimi yaptırdım. Uçakta benim gibi bir Pass yolcu vardı, Atlas çalışanıydı kendisi. Check-inden sonra yaklaşık 2 saatim vardı uçağıma ve aklımda bir yer vardı. Beni heyecanlandıran bir yer.. Belgrad Havacılık Müzesi
Havalimanından 5 dakika yürüyerek müzeye ulaştım. 600 Dinara müzeye giriş biletimi aldım. Ağırlıklı olarak savaş uçakları olsa da ilgimi çekecek çok şey vardı yaklaşık bir saat orada vakit geçirdim. Havacı arkadaşlarım için hediyelik eşya bölümünden birsürü hediye alacaktım fakat şansıma satış kısmı kapalıymış, görevlilere baya ısrar etmeme rağmen satış yapmadılar. Üzgünüm havacı arkadaşlarım 🙁
Ardından havalimanına dönüp bir şeyler atıştırdım. Bizim havalimanları gibi aşırı pahalı değildi gönlümce yedim içtim. Kapımın yakınında bir yerde oturup telefonumu şarj ediyordum, kapı X-rayindeki görevliler “İstanbul” diye bağırdı. Ben de atıldım kendimi gösterdim bana “İstanbul hurry!” diye bağırdılar sıradaki yolculardan müsade isteyerek uçağa geçiş yaptım. Dediğim gibi gelirkenki şansım dönerken yoktu, amirden bussiness teklifi bekledim ama boşuna. Geçtim 8F ye oturdum. Bussiness’a alışınca ekonomi biraz sıkıcı geçti tabi 😛 İnsanoğlu böyledir işte zenginliğe rahatlığa çabuk alışır..
Tarifeli saatimizden 10 dk kadar erken kalktık güzel bir uçuş gerçekleştirerek İstanbul’a indik. Uçak taksi yaparken kuleyi gördüm ve aklıma bir aydır üzerine uğraştığımız kule gezimiz geldi,”Acaba gidebilecek miyiz kuleye?” diye içimden geçirdim. İzmit’e gitmek için Esenler otogara gittiğimde hiç özlemediğimi farkettim ve “geri mi dönsem ” diye içimden geçirdim. Medeniyet,saygı ve insanlık adına Avrupalılardan öğrenecek çok şeyimiz var ..
4.Ne Yedim Ne İçtim ?
Yediğin içtiğin senin olsun diyebilirsiniz ama orada ne yenir ne içilir merak eden var o yüzden çok kısa bahsedeceğim. Normalde yediğimi içtiğimi paylaşmayı hiç sevmem.
Öncelikle Sırbistan’da aç kalmazsınız emin olun. Çok aykırı bir yemek kültürleri yok. Sabahları Pekara‘lardan kahvaltınızı yapabilirsiniz , öğle yemeği için her köşede pizzacılar var dilim pizza satıyorlar ben pek beğenmesem de yoklukta yiyilebilir. Akşam yemeği için restoranlarda etli yemekler yiyebilirsiniz.
**Eğer suya karşı özel bir titizliğiniz varsa Türkiye’den bir miktar su götürebilirsiniz çünkü suları gerçekten çok farklı. Mineral oranından kaynaklı farklı bir tadı var kana kana içemiyor insan. Ben şahsen suya dikkat ederim her suyu suyu içemem o yüzden biraz sıkıntı yaşadım o konuda.Birkaç bardak dışında su içemedim, su bazlı içecekler içerek susuzluğumu dindirmeye çalıştım.
İlk akşam Knedle adında top şeklinde bu tatlıdan yedim. Tadı gayet hoş sıcak servis ediliyor. Nutellalı Knedle 120 dinar, frambuazlı içecek ise 190 dinardı. Herkese tavsiye ederim
Pekaralarda hamur işleri var onlar da gayet hoş ve uygun. Kruvasan ile birlikte kahve içmenizi öneririm ortalama maliyet 200 Dinar..
Cevapcici demiştik, Prolece isimli cadde üzerinde bir restoranda Cevapcici yedim. Fiyat ortalamanın biraz üstünde ama kaliteli ve besleyiciydi. Bir cevapcici, bir limonata ve bir ekmek(ekmeğe para alıyorlar evet) 890 dinar tuttu.
Novi Sad’da meyveli dondurmadan yedim arkadaşımın tavsiyesi üzerine, gerçekten çok beğendim. İçine meyve parçacıkları ve çikolata sosları koyuyorlar . Uzun zamandır yediğim en güzel dondurmaydı. 250 Dinar civarıydı sanırım.
Petrovaradin Kalesinde o eşsiz manzarada yediğim dondurmalı sufleyi de unutamıyorum. 330 Dinara yiyebileceğiniz en güzel sufle sanırım bir de manzarayı hesaba katarsak paha biçilemez tabi ..
Sanırım bu konuda yazacaklarım bu kadar, ayrıntılı bilgi için başka sitelerden araştırma yapabilirsiniz 🙂
5-Ne Kadar Harcadım ?
Bu kısım da çok merak ediliyor biliyorum. Daha önce gittiğim ülkelere göre karşılaştırma yapacak olursam Sırbistan Kıbrıs’tan ucuz, Gürcistan’dan biraz pahalı bir şehir. Duyduklarıma göre diğer Avrupa ülkelerine göre oldukça ucuz özellikle para birimi euro olanlara göre.. Oraya gitmeden tüm paranızı euro veya dolar yapın hiçbir exchange ofis TL kabul etmiyor. Ben yaklaşık 110 euro ve 50 dolar çevirdim onlar da bana hayli hayli yetti hatta 700 dinar kadar elimde kaldı. Onları da hatıra saklarım artık zaten 100 Dinarda Nikola Tesla‘nın resmi var onu asla kaybetmem.
Hostel parasını kredi kartından ödedim, uçak bileti parası maaşımdan kesilecek. Onun dışındaki harcamalarımın tamamı 10.480 Dinar tutmuş (tabi buna eklemeyi unuttuklarım da var) Uçak biletini ve hosteli de eklersek yaklaşık 900 tl harcadım. Bu harcama kısılabilir mi tabi ki evet. Ben gönlümce ne canım istediyse aldım yedim, müzelere girdim. İsterseniz bunun yarı fiyatına da gezebilirsiniz Sırbistan’ı.
Sırbistan’da her alışverişte fiş veriyorlar.Bel çantamın bir bölümü fişlerle tamamen doldu. Bu durum ilk başlarda gereksiz gelse de sonradan ne kadar önemli olduğunu anladım. Nerede ne kadar harcamışım diye kontrol edebildim.
Notlar:
*Farketmişsinizdir gezi sırasında TK bel çantamla gezdim. Bunun nedeni hırsızlık olaylarına karşı birkaç arkadaşımın ve hosteldekilerin uyarmasıydı. O konuda hiçbir olaya tanık olmadım ama belimde çantayla dolaşmak pasaportsuz dolaşmaktan iyidir diye düşünerek mecburiyetten çantayı taktım. Size de tavsiye ederim ..
**Profesyonel bir blogger veya gezgin değilim onun için ancak bu kadar yazabildim. Sürç-i lisan ettiysek affola.
*** Çoğu arkadaşım tek başına gezmenin zor olduğunu veya tek sıkılabileceğimi söyledi fakat ben tek çok eğlendim. Eğer tek başıma bir otel odasında kalsam veya çekingen biri olsam belki zorlanabilirdim ama birçok insanla tanıştım ve kendimi hiç yalnız hissetmedim. Tek gezmekten korkmayın insan bazen yalnız kalınca huzur bulur 🙂
Uzun bir yazı oldu, sıkılmayın diye görsellerle desteklemeye çalıştım. Umarım beğenmişsinizdir.
Teşekkürler 🙂
3 thoughts on “A’dan Z’ye Sırbistan Seyahatim !”