Egenin İncisi: İzmir
Merhabalar!
Uzun zamandır yoktum, yazı yazamadım. Yazacak çok konu vardı fakat vakit bulamadım. Son 3 ayım gerçekten çok yoğundu.
Sizlere bu yoğun tempomu sırasıyla anlattığım bir yazı hazırlamak istedim ama sonradan çok zamanımı alacağını farkedip vazgeçtim. Belki Mayıs ayında geçen sene yaptığım gibi Eylülden Mayısa tarzı bir yazı yazarım..
(Aslında son yazımı 2 hafta önce sessiz sedasız yükledim, anısı olan fotoğraflardan oluşan bir albüm yaptım. Zamanla güncelleyeceğim)
İZMİR!
1 Aralık- 3 Aralık
Hem biraz kafamı dinleyeyim hem de halamları göreyim diye İzmir planı yaptım. Atlasglobal‘den Pass biletim de olduğundan uygun uçuşlara rezervasyon yapıp hazırlık yapmaya başladım. O sıralar Dilara da İzmir’e gitmeyi planlıyordu, birlikte gidelim o halde dedik. Gidiş uçuşlarını denk getiremedik ama dönüş uçuşlarımız aynı saatte oldu.
İzmit’ten yola çıktım Atatürk Havalimanına gidip işlemlerimi yaptırdım. Uçak A321‘di ve gece uçuşuydu yani pek hoşlanacağım bir uçuş olmayacaktı 🙁
Bildiğiniz üzere daha önce Belgrad uçuşumda Business sınıfında uçma fırsatı bulmuştum, belki yine olur diye bekledim ama olmadı malesef. Zaten olsa da kısacık uçuştan tadını alamazdım Business’ın. 6A‘da uçtum, fena değildi..
İndiğim gibi İzban’a bindim fakat bir durak sonra fark etttim ki yanlış yöne gidiyormuşum 🙁 Sonra hemen inip Karşıyaka yönünün trenini bekledim, baya zaman kaybı oldu benim için. İzmir seyahatim kötü başlamıştı yani. Halamın evine gittiğimde saat 3 filandı. Hemen uyuyup ertesi sabah erkenden kalktım, yola koyuldum.
İlk durağımız: Alsancak Dostlar Fırını ?
Fiyatlar gayet uygun, ürünler aşırı lezzetli, servis hızlı. Zaten kalabalıktan anlayacağınız üzere kendini ispatlamış bir mekan. Çok çeşit boyoz var sütlü ve çikolatalı benim favorimdi. Boyozun yanında kavun çekirdeğinden yapılan sübye denilen bir içecekten de içebilirsiniz.
Ama siz siz olun o muhteşem boyozları yerken fotoğraf çektirmeye kalkmayın. Sonra bu tarz görüntülerle karşılaşabilirsiniz. Afiyet olsun 😀
Sonraki durak Alsancak Sahil oldu, oradan yürüyerek Saat Kulesine vardık.
Saat Kulesinde kuşları besledik ve fotoğraf çektirdik:
Burada bir miktar vakit geçirdikten sonra durağımız Asansör oldu. İzmir’e o kadar gidip geldim ama en meşhur yerler olan Saat Kulesine ve Tarihi Asansör’e hiç gidemedim nedense. O güne nasipmiş diyelim 🙂
Asansör fotoğrafları da şöyle gelsin:
Asansörün arka tarafında renkli bir merdiven var orası da çok hoş orada da fotoğraf çektirebilirsiniz.
Sonraki durağımız akşam yemeği için Ciğerci Suat Usta! Bostanlı’ya sahilden geze geze gittik. Normalde ciğer bana ağır gelir fakat buranın ciğeri sahiden çok leziz ve hafif. Mezeler ve servis de çok kaliteli tabi. Yolu düşen herkese tavsiye ederim hayatımda yediğim en güzel ciğer oldu. Bostanlı’da kime sorsanız gösterir. Linkini şöyle bırakıyorum:
https://www.tripadvisor.com.tr/Restaurant_Review-g298006-d7720185-Reviews-Cigerci_Suat_Usta-Izmir_Izmir_Province_Turkish_Aegean_Coast.html
Daha sonra Bostanlı‘da turlamalar ve eve dönüş, halamlarla çay, sohbet ve yatış..
Dönüş uçağım 07:30’du. Sabah uçuşlarını her zaman sevmişimdir ama kış olunca biraz zor oluyor 🙁
Dönüşte daha şanslıydım, Business’ı kaptım 😉
2A‘ya upgrade oldum. Gün doğmadan başlayan uçuşumuzun ilerleyen saatlerinde yaklaşık 35.000 feetteyken güneşin ilk ışıkları vurmaya başlıyor ve bulutların üzerinden şöyle bir manzara ortaya çıkıyor:
Ve daha sonra şöyle:
İzmir yolculuğu bu şekildeydi, tecrübelerimden yola çıkarak İzmir’e gidilebilecek en güzel mevsim bahar ve kış mevsimleri, yazın gerçekten çok zor oluyor..
Bir buçuk gün filan sürdü, biraz yorulduk ama güzel geçti, daha önce hep gitmek isteyip gidemediğim yerlere gittim. İşte o tweet :
Bir günlük İzmir macerası#tbt pic.twitter.com/V4h0Ajy8Ik
— Kazım Şerifoğlu (@kazimserif) December 6, 2018
Tekrar görüşmek üzere İzmir ✋
Ve son olarak “olmaz böyle şey!” diyen halama ithafen Sezen Aksu’nun “böyle bir şey olamaz” şarkısı ile noktalayalım 🙂